Huckleberry Finn’in maceralarının hem ürkütücü hem de son derece komik, aksiyon dolu, parlak bir yeniden yorumlanışı, hikaye köle Jim’in bakış açısından anlatılıyor.
“Edebiyat ikonu” (Oprah Daily), Pulitzer ödülü finalistlerinden ve yaşamımızın en çok ödüllendirilmiş yazarlarından biri
Köle Jim, New Orleans’ta bir adama satılmak üzere olduğunu ve karısı ile kızından sonsuza kadar ayrı düşeceğini duyunca, bir plan yapana kadar yakındaki Jackson Adası’na saklanmaya karar verir. Bu arada, Huck Finn, babasından kaçmak için kendi ölümünü sahte olarak göstermiştir ve kısa süre önce kasabaya geri dönmüştür. Amerikan edebiyatı okuyan herkesin bildiği gibi, böylece Mississippi Nehri boyunca sal ile tehlikeli ve dönüştürücü bir yolculuk başlar; bu yolculuk özgür eyaletlerin ve ötesindeki çoğu zaman güvenilmez olan vaadin peşindedir.
Huckleberry Finn’in maceralarındaki birçok anlatı öğesi yerli yerindedir (seller ve fırtınalar, nehrin kıyılarındaki sayısız durakta beklenmedik ölüm ve beklenmedik hazinelerle karşılaşmak, Dük ve Delfin olarak davranan dolandırıcılarla karşılaşmak…), ancak Jim’in özgürlüğü, zekâsı ve merhameti radikal bir şekilde yeni bir ışık altında gösterilmektedir.
Everett’i “edebiyat ikonu” (Oprah Daily) yapan ve yaşamımızın en çok ödüllendirilmiş yazarlarından biri olmasını sağlayan James, büyük bir yayın olayı olmaya ve yirmi birinci yüzyıl Amerikan edebiyatının köşe taşlarından biri olmaya adaydır.